22 Ocak 2015 Perşembe

HAKİMİN DÖRT SUÇU

Hazreti Ömer Radıyallahü Anh, hilafeti zamanında Hımıs ileri gelenlerine bir mektup yazıp çevredeki fakirlerin kendisine bildirilmesini isteyerek yardım edeceğini bildirdi. Hımıs'lılar Şam ve civarında bulunan fakirlerin bir listesini Halife Hazreti Ömer'e arzettiler. Hazreti Ömer (R.A.) gelen listeyi açıp baktığında listenin başında kadı olarak ta'yin ettiği Sa'd bin Amir'in ismini görüp listeyi getirenlere hakiminin malî durumunu sordu. Onlar:
— Hakimimiz hakikaten gayet fakirdir. Çünkü rüşvet olacağı korkusundan, en küçük bir hediyemizi bile kabul etmiyor, dediler. Bu sözler Halife Ömer'in hoşuna gitmişti:
— Allah'tan bu kadar korkan hakiminizin hoşunuza gitmeyen tarafları da vardır herhalde... Dedi. Onlar: Hakimlerinden şikâyetlerinin de olduğunu ve bazı hallerinden memnun olmadıklarını söyleyerek kusurlarını şöyle sıraladılar:
1 — Hakimimiz vazifesine her zaman sabah namazından sonra başlaması lâzım geldiği halde kuşluk vakti vazifesinin başına gelir.
2 — Hakimimizi hiç bir gece aramızda görmüyoruz. O hep kendi başına evine çekilir halkla münasebet kurmaz.
3 — Hele haftada birgün, evinden dışarı bile çıkmaz, kapısını arkasından sürgüleyip içerden ses bile vermiyor.
4 — O'nun şahid olduğu bir hadise vardır. O hadise aklına geldiği zaman baygınlık gelir ve üzüntüsünden hastalanır. O hadise ise Eshaptan Hubeyb'in öldürülmesidir, dediler.
Hımıslıların şikâyetlerini sonuna kadar dinleyen Hazreti Ömer, onlara bir kısım erzak ve giyecek vererek gönderdi. Hakim Sa'd bin Amir'i de kusurlarının sebebini öğrenmek üzere huzuruna davet etti.
Hakim, Hazreti Ömer'in huzuruna geldiğinde, Halife O'na Hımıslıların bazı şikâyetleri olduğunu söyleyerek dört kusurunun sebebini sordu. O, bu dört hatasını şöyle izah etti:
Birinci kusurum; ailem hasta olduğundan evin bütün işlerini bizzat kendim görüyorum ve bu sebepten vazifemin başına ancak kuşluk vakti gelebiliyorum, ikincisi ise; gündüzleri halk için vazife gören bir kimsenin gece olunca Hak için vazife görmesine müsaade edersiniz her halde. Ben akşam olunca gün boyu yaptığım işlerin muhasebesini yapıyor acaba yaptığım işlerde bir kusurum var mı diye onu tetkik ediyorum.
Üçüncüsü ise; sırtımdakinden başka giyecek elbisem yoktur. Haftada birgün giydiğim çamaşırlarımı yıkıyor temizlik işleri ile meşgul oluyorum. Hatta evimde bile üzerime alacak bir elbisem olmadığından yıkadığım çamaşırlarım kuruyuncaya kadar hiçbir kimseyi görüşmeye bile kabul edemiyorum.
Hubeyb'in şehid edilmesini hatırlayınca bayıldığım ise doğrudur. Çünkü müşrikler Hubeyb'i asarlarken ben yanlarında idim. Belki mani olabilirdim, ama o zaman İslâmla müşerref olmamıştım, sadece hadiseye seyirci kaldım. İşte bu hadise aklıma geldikçe kendimi tutamıyor mes'uliy etinden korktuğum için bayılıyorum, hastalanıyorum, diye sayarak dört kusurunu da Halife Ömer'e izah etti.
Sa'd bin Amir'in (R.A.) bu izahatı karşısında göz yaşlarını tutamayan Halife çok memnun oldu ve ondan sonra Sad'ı hatırladıkça ağlar «Ah Sa'd ah Allah korkusu seni ne kadar yüceltmiş» der onunla iftihar ederdi.
Büyük Dini Hikayeler i.Sıddıkoğlu

21 Ocak 2015 Çarşamba

RUMELİ HİSARI


Fatih Sultan Mehmet Rumeli hisarını yapmaya karar verdiği zaman, 
Bizans imparatorluğunun toprakları üzerinde yapılacak olan bu kale için usulen imparatordan müsaade istemişti. 
İmparator kalenin yapılmasını istemiyor, fakat müsaade etmediği takdirde yine yapılacağını da biliyordu. 
Onun için aklınca kurnazlığa başvurarak padişaha şöyle bir haber gönderir.
-          Kalenin yapılacağı yer Galata’ya aittir. 
Galata ise bizim değil Frenklerin idaresi altında bulunuyor. 
Bu işe biz razı olsak bile kalenin yapılması Frenklerle aranızın açılmasına sebep olur. 
Onun için bu fikirden vazgeçmek lazımdır.
Padişah bu haber karşısında imparatoru şöyle cevaplandırdı:
-          Bizim maksadımız, imparatorun hatırına saygı göstermiş olmak olduğu için önce müsaade almak ve sonra bu işe başlamaktı. 
Mademki; bu yer İmparatorluğun idaresi altında değil, o zaman mesele kalmadı. 
Çünkü Frenklerin hatırına bu kadar saygı gösterme lüzumu hissetmeyiz. 

14 Ocak 2015 Çarşamba

ÇÖZÜM OLMAK..

MÜTHİŞ BİR HİKAYE…
(Sorun değil çözümün bir parçası olmak isteyenlere)
Ölmek üzere olan yaşlı bir adamın, 
3 tane çocuğu vardır ve son vasiyetini yapmak  üzere evlatlarını  yanına çağırır.
-          Evlatlarım, artık ben ölmek üzereyim ve aranızda bir karmaşa olmasın diye 
tek malvarlığım olan 17 deveyi paylaştırayım.
 Miras olarak develerin yarısı en büyük oğluma, 
üç de biri ortanca oğluma, dokuzda birini ise en küçük evladıma bırakıyorum der ve vefat eder.
Babalarının defin işlerini halleden evlatlar develeri paylaşmak için bir araya gelirler. 
Fakat bir türlü pay etme işini halledemezler. 
İşin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi paylaştıramazlar. 
Çünkü 17 deve ne 2’ye ne 3’e ne de 9’a bölünmemektedir.  
Sonuçta yardım almak için zamanın akıl sahiplerinden bilge dedeye giderler.
Bilge dede önce sorunu baştan sona güzelce dinler ve “ Benim bir devem var onu da alıp öyle bir hesap yapalım der. 
Bilge dedenin, bu cömertliğine de bir hayli şaşırmışlardır tabi.
Başlarlar taksimata ve en büyük çocuk 18 olan develerin yarısı 9 deveyi alır. Ortanca evlat miras da geçtiği üzere üçte bir olan 6 deveyi alır. 
En küçük evlat ise 9 da birini yani 2 devesini alır ve çekilir. Bütün paylaştırmalar yapıldıktan sonra ortada bir deve kalmıştır.   
Çocuklar derhal bilge dedeye koşarlar. Efendim paylaşımı yaptık ve ortada bir deve boşta kaldı, derler.   Bilge dede ise tebessümle; 
Sorun çözüldüğüne göre ben de devemi geri alabilir miyim der. 
Herkesin sorunu çözülmüştür.
Zenci Musa      

13 Ocak 2015 Salı

çocuklar için duvar takvimi

İnsan ve Hayat dergisi bu ayki sayısının 
yanında çocuklar için takvim hediye ediyor
biz aldık dolabımızın kapağına yapıştırdık bile  :)
size de tavsiye ederim

12 Ocak 2015 Pazartesi

İNSAN VE HAYAT DERGİSİ BU AY DOPDOLU

İNSAN VE HAYAT dergisi satışa sunulmuş
içeriği yine dolu dolu dergiyi kaçırmayın derim 
abonelik için buraya TIK


10 Ocak 2015 Cumartesi

O MİMAR SİNAN ..


Mimar Sinan’ı kıskanan bazı mimarlar, 
onu zaman zaman Kanuni Sultan Süleyman’a 
çekiştirmeye ve onun yaptıklarını biz de yapardık, demeye başlarlar.
Vaziyeti anlayan Hükümdar, bir gün Mimar Sinan da dâhil, hepsini huzurunda toplar ve 
Sinanı çekiştiren mimarların önüne birkaç tane küçük bilye koyarak onlardan, 
bu bilyeleri üst üste koymalarını ister. Fakat bilyeler hiç üst üste durur mu? Çaresiz kalır, hiç biri yapamazlar. 
Bunun üzerine padişah, Mimar Sinana döner ve
-          Şimdi sen yap bakalım Sinan, der.
Koca mimar, hemen parmağındaki yüzüğü çıkarıp yere koyar, üstüne de bir bilye koyar. Bir yüzük, bir bilye daha bir yüzük, bir bilye daha… Bilyeler üst üste konmuştur. Kıskanç mimarlar hemen itiraz ederler:
- Aaaa! Bunu bizde yapardık sultanım.
 O zaman sultan, onlara hak ettikleri cevabı verirler: daha önce yapsa idiniz ya.. 
O, Orijinalini yapar, siz taklidini yaparsınız.
Zenci Musa    

7 Ocak 2015 Çarşamba

CÖMERTLİK Mİ DEDİN?


Ebu Talibin Hz. Ali den başka diğer oğlu Hz. Caferin oğlu Abdullah sıcak bir günde bir hurma bahçesine inmişti. Burada dinlenip biraz Hurma satın almıştı ve köleye gözleri ilişti. Köleye yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Köle ekmeklerden birini ağzına götürmek üzere idi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede yedi. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp yeniden işine dönmek üzere idi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah yaklaşıp sordu:
-Ey köle bugün ki yiyeceğin ne kadardı?
Köle sıkılarak cevap verdi:
  - İşte bu üç parça ekmek.
O halde neden kendine hiç ayırmadın?
-Baktım ki hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.
Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?
Oruç tutacağım.
Bunun üzerine Abdullah b. Cafer köleden sahibinin, evinin nerede olduğunu sordu. Sonrada gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köle ile birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve kendisini sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi: Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum. Cömertliği ile meşhur Abdullah b. Cafer kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda bu olayı anlatır ve eski köleyi överdi. Ama o köpeğe topu topu  3 parça ekmek vermiş, sense ona koskoca bir hurmalığı ve Hürriyetini vermişsin? Dediklerinde, Şu karşılığı verirdi:
-O elinde ki her şeyi verdi, bense elimdekinin bir kısmını verdim. Biri cömertlik mi dedi?..

6 Ocak 2015 Salı

yedi kıta dergisi 77.sayısı çıktı

her satırı tarih kokan bu dergiyi kaçırmayın..
bu dergiyi internet üzerindan okumak isterseniz çok makul fiyata
BURADAN okuyabilirsiniz..

DİĞER YAYINLARIM..